Nietzche öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu
Thomas Cathcart & Daniel Klein
Mizah yoluyla felsefenin, teolojinin ve psikolojinin kıyılarında dolaşmaya hazır mısınız? Bu kıyıların haritasını çıkaran Thomas Cathcart ve Daniel Klein’in Harward Üniversitesinde felsefe profesörü olduğunu söylersem, felsefenin taşlarını neden yerinden oynattıkları konusunda inceden bir fikir sahibi olabilirsiniz.
Ölümlü olduğumuzu bilsekte bu yıkıcı gerçekten kaçmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu konuyu “Ölümün İnkarı” kitabıyla ele alan Ernest Becker’in Pulitzer Ödülünü almadan iki ay önce ölmesini nasıl yorumlardınız? Kötü zamanlama mı? Zamansız bir ölüm mü? Ya da öyle bir şey var mı? Bir felsefe kitabını yorumlarken felsefe yapmak içimi gıdıklayıp dudaklarımın kenarında muzip bir gülümse yaptığı da doğrudur.
Peki Freud’un “Tanrı’ya ve Tanrı’nın ebedi yaşam vaadine inanmak, ölümün gölgesinden kaçmak için tasarlanmış kültürel bir peri masalıdır” yorumu! Okurken mantıklı, düşünürken ürkütücü gelebilir tabi.
Peki, Zaman ve Edebiyat kesişmesine ne diyeceğiz? Öbür tarafta edebiyat var mı? J sorusu “Edebi Şimdi”yi doğurmuş.
Bu kısmı kitabın “Bitmedi mi daha bu şimdi” bölümünden paylaşıyorum;
“Şimdi”ye zaman sınırı koymaya kalkıştığımızda işler iyice karışır. Akhilleus ile kaplumbağanın yarış paradoksuyla ünlü Zenon zamanın sonsuz sayıda parçaya bölünebileceğini öne sürmüş. Tabi bu durumda “şimdi”ye fazla zaman kalmamaktadır. Ya da çağdaş İngiliz oyun yazarı Micheal Frayn’ın dediği gibi: ‘Ah,şimdi! Şu garip zaman. Tüm zamanların en tuhafı.’Şimdi’nin ‘i’sine vardığımız anda ‘ş’ tarih olur.”
Filozof ve Psikolog William James’in “sahte şimdi”si ise geçmiş ile geleceğin kesiştiği yerin sınırından başka bir şey değildir diyor ve ne geçmiş ne de geleceğin gerçekte var oldukları söylenebilir…
Kısaca “şimdi” zaman deneyimimizi işaretlemek için kullandığımız öznel bir yapıdan ibarettir. Bende kalanlar ise şimdinin “an”ını sosyal medyanın ücra köşelerinden çıkıp felsefe ve sosyolojiden bir haber kişilerin psikolojisi bozuk olan insanları avlayarak onları harabeye dönüştürdükleri. İnsanlığın kendine sürekli bir pazar araması ve modası geçmeyen insanlık dışı yazısız kurallar gerçeği ile baş başa kalıyoruz.
- Öleceğimizi bilmek yaşamı nasıl etkiliyor?
- Sonsuza dek yaşasaydık yaşımın bugün olduğundan tamamen farklı bir anlamı mı olurdu?
- Ruhlarımız var mı?
- Varsa bedenlerimiz öldükten sonra yaşamaya devam ediyorlar mı?
- Neden yapılmış peki bu ruhlar?
- Sizinki bizimkinden daha mı iyi?
Bir derin soru demeti, lütfen fikirlerinizi benimle paylaşın;
nihankirlikovali instagram adresime mesaj atabilirsiniz.
Sevgiler…